NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
40 - (1708) حدثنا
أحمد بن عيسى.
حدثنا ابن
وهب. أخبرني
عمرو عن بكير
بن الأشج. قال:
بينا نحن عند
سليمان بن
يسار، إذ جاءه
عبدالرحمن بن
جابر، حدثه.
فأقبل علينا
سليمان. فقال:
حدثني عبدالرحمن
ابن جابر، عن
أبيه، عن أبي
بردة الأنصاري؛
أنه
سمع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقول (لا
يجلد أحد فوق
عشرة أسواط.
إلا في حد من
حدود الله).
[ش
(لا يجلد)
ضبطوا يجلد
بوجهين:
أحدهما يجلد.
والثاني يجلد.
وكلاهما صحيح].
{40}
Bize Ahmed b. îsâ
rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb rivayet etti. (Dediki): Bana Amr, Bükeyr
b. El-Eşecc'den naklen haber verdi. (Demişki): Bir defa biz Süleyman b.
Yesâr'ın yanında otururken aniden Abdurrahmân b. Câbir gelerek onunla konuştu.
Derken Süleyman bize dönerek şunları söyledi: Bana Abdurrahmân b. Câbir,
babasından, o da Ebî Bürdete'l-Ensârî'den naklen rivayet etti ki Ebû Bürde: Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i:
«Hiç bir kimseye on
kamçıdan fazla vurulmaz. Meğer ki Allah'ın haddlerinden bir hadd hakkında ola!»
buyururken işitmiş.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri, Ebû
Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve îbni Mâce «Hudûd» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc
etmişlerdir.
Ta'zîr: Kabahat işleyen
bir kimseyi —bir daha yapmaması için— yerine göre sözle veya fi'len te'dîp ve
terbiye etmektir.
Hadîsin mânâsı
hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Zahir mânâya göre burada zikri geçen
hadden murâd: Şeriatın tâyîn ettiği dayak veya cezadır. Bâzıları: «Hadden
murâd: Allah'ın hakkıdır.» demiş; bir takımları burada ondan Allah'ın emir ve
nehîlerinden müteşekkil haklar kasdedildiğini söylemişlerdir. Hadîsin mânâsı:
Evlâd terbiyesi gibi günah olmayan te'dîplerde on sopadan fazla vurulmayacağını
beyândır. Bazılarına göre bu hadîs suçların dereceleri arasında fark gözetmeye
ihtimâllidir. Meselâ: Haklarında şer'an dayak sayısı belli olan suçlarda,
muayyen dayaktan fazla vurulamaz; fakat muayyen cezası olmayanlarda eğer suç
büyükse şer'î sayıdan fazla vurulabilir. İmam Mâlik cezanın suça göre
verilmesini, bu hususta takdirin hâkimin içtihadına bırakılmasını tensip
edermiş. Fakat Dâvûdî : «Bu babın hadîsi Mâlik'e ulaşmamıştır.» diyor.
İbnü'l.Kassâr da
şunları söylemiştir: «Ta'zîrin ne suretle yapılacağı hâkimin içtihadına
bırakılıp zannı galibine göre hüküm vermesi tenşîb, edilmiştir. İnsanlar
arasında bir sözle suçundan vaz geçenler olduğu gibi, yüz kamçı yese yine vaz
geçmeyenleri de bulunduğuna göre bu hususta tahdidin bir mânâsı kalmamış;
ta'zîr hâkimin içtihadına bırakılmıştır, içtihadı o şahsın ne ile suçtan
vazgeçeceğini kestirirse onunla terbiye eder.»
Ulemâ ta'zîrin kaç sopa
veya kırbaca kadar vurulabileceği hususunda da ihtilâf etmişlerdir. Aynî bu
bâbta on kavil saymıştır ki, şunlardır :
1- Bir kimseye on
sopadan fazla vurulamaz... Hadd için vurulursa o başka! îmam Ahmed'le îshak'ın
kavilleri budur.
2- Hadls-i şerîf
ta'zirde on kırbaçtan yukarı geçilmemesine de bundan başkasına da ihtimâllidir.
Bu kavil İmam Leys'den rivayet olunmuştur.
3- Ta'zîrde dayak
sayısı yirmi kırbacı geçmemelidir.
4- Ta'zîrde otuz
kırbacı geçmemelidir. Bu iki kavil Hz. Ömer'den rivayet olunmuşlardır.
5- Dayak sayısı yirmiyi
bulmamalıdır. İmam Şafiî*nin son kavli budur.
6- Dayak sayısı kırka
varmamak, ondan bir noksan olmakdır.
İmam Âzam'la İmam
Muhammed'in kavilleri bu olduğu gibi îmam Şafiî'nin bir kavli de budur.
7- îbni Ebî Leylâ ile
İmam Ebû Yûsuf'a göre ta'zîrde en yüksek dayak haddi yetmiş beş kırbaçtır.
8- îmam Mâlik: «Hâkimin
içtihadına göre bazan ta'zîr, şer'î hadden daha fazla olabilir.» demiştir, ki bu
kavil İmam Ebû Yûsuf'la Ebû Sevr'den de rivayet olunmuştur.
9- îmam Leys: «Ta'zîrde
hâkim dokuz sopa veya daha azından öteye geçemez.» demiştir. Zahiriler'in mezhebi de budur.
10- Tahâvî : «Ta'zîri
hudûde kıyas etmek caiz değildir. Çünkü ulemâ ta'zîrin hâkimin içtihadına
bırakıldığında ihtilâf etmemişlerdir; binâenaleyh bazan hafiften alır; bazan
şiddet gösterir.» demiştir.